26 Eylül 2008 Cuma

Yaz, sil, karala, sonra tekrar yaz..

Sanırım, yazmanın da bir mekanı, sesi ve kokusu var. Bütün bunlar bir araya gelmeden dilden dökülenleri ortalamanın üstü bir kalitede ve sevecenlikte ortaya çıkarmak zor. Bunun için çeşitli yer değiştirmeler veyahut zihinsel anlaşmalar yapılsa da, faydasız olması şaşırılmayacak bir durum. Yazmak eğer kafada yoksa, yazan kişi yazdıklarını ancak ve ancak yaşantılarının izlerine sahip olan yerden gücünü alarak yola koyabilir. bir şeyler yaratmanın, her zaman için ortalamanın üstünde bir yaşam ötesi sezi gerektirdiğini söyleriz. Hiç de kolay değil işte. Ne kadar yoğun olduğumuza bağlı çıkan cümleler. 

Buradan nereye gelicem; konuşurken belli ki edebiyat yapmıyoruz artık. Eskiden normal konuşsam da kağıt üzerinde edebiyat yapardım, fakat şimdi konuşurken edebiyat yapıyorum. Edebiyatımı konuşmamda sergiliyorum. Dolayısıyla kağıt üzerine çok fazla bir şey kalmıyor. Neyi nerede kullanıp da tüketeceğimizi karıştırdık biraz galiba. Bilgisayar oyunları gibi enerjiyi bilinçsizce harcamak, ya da ihtiyaçların karşılanması için yetenekleri feda etmek gibi.

Yine de yazık, yaz, çık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder