14 Ekim 2010 Perşembe

beyaz balık

tanımsızı elimde bulduğumda yoktu. çünkü tanımın bittiği yer elimden düşüyordu. benim elimin o kadar uzun olmamasından değil, diğer tutan elin olmamasından düşüyordu. parantezler kapatıyordu her yanımı, çarpımlar sürekli sıfıra çarpıyordu. ben ikiyi değil, yine biri istedim, toplamak için sadece. ağaçtan meyveleri toplar gibi, veya çarpsan da bir çıkacaktı, yok olmayacaktı. sezen aksu döndü köşeden, tükeneceğiz dedi, onu eksileceğiz olarak çevirdi çevirmen. artmaya niyetim yoktu, yetiyordu zaten, kendimize nokta bulamadık, koordinat düzleminden düştük. aslında ikimiz de sonsuzduk, kesişmemek imkansızdı. imkansızı başarmak ise nasıl bir andı, bilemedim. sekiz çizen doğruların ayrılması değerlere verilen değerlerin değişmesi ile oldu belki. rakamlar kifayetsiz kaldı, "bu"nu "böyle" anlatınca olmadı. yağmur diyagonal yağdı. istese her yere değerdi. istemedi.

köşeleri katladım ve küçüldüm, önce üçgen yaptım başkalarını ayırdım. tek kalınca bindim kağıttan gemiye, nerdeydi bilmiyorum. ama bir rüzgar esiyordu. arkamda bir yerlerde olduğunu düşündüm, dümene baktım.

"matematik midir şu zor gelen?
kelebekler mi yok şaşkın uçan?
beyaz balık, beyaz balık
suda yaşıyorsun, şaşırtıyorsun
beyaz balık, beyaz balık
bir bildiğin var, saklıyorsun"

beyaz balık-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder