10 Haziran 2012 Pazar

Denizin Susuzluktan Ölmesi ve Her Zamanki Rüzgarı Arkaya Alma Refleksi

olanın sebebi olanlardı. olduktan sonra olmuş gibi yaşamak gerekti.

fakat denizin durumu aynı. kıyıya vuruşu değişmedi. derinliği ve yüz ölçümü de aynı kaldı. daha fazla rüzgar alıyor belki, daha az hasta oluyor. bir de yaz geldikçe daha sıcak zamanları özlüyor. çünkü sıcak zamanlar daha çok noktaya iz bırakmayı sağlıyor. bir gün bir barda ertesi gün sahilde oluyorum. ama rüyalarda o barda dayak yiyip ya da o denizde boğulup ölüyorum.

her şeyi bilince, zamanın ben yere düşüp can çekişirken bile acımayacağını biliyorum o yüzden sahip olduklarımı nasıl saklayacağımı biliyorum. şeklini çizip anlatamıyorum. bir müddet sonra tasvirden uzaklaşıp çocuk resimlerindeki ev kenarında akıveren başı sonu belirsiz nehire dönüşüyor. köprü çizmeyi de ihmal etmezdim ben mesela o nehri çizerken. köprüleri severdim. o nehre düşmekten kurtarırdı beni. tasvir imkansız hale gelince o köprüleri kullandım geçmişin debisine kapılmamak için.

ben bir denizi boğdum. her gece çığlıklarıyla uyuyordum. dalgarı göz kapaklarımı yırtmaya teşebbüs ediyordu. içimde durgun bir deniz var şimdi. deniz ama hala. ama durgun. bak benzetmesi yine yok işte. bazen bazı şeyler sırf edebiyat için. bizi sevsinler diye. ya da üç kelimeyle mutlu olmak için. çok mutlu oldum ben. muhtemelen kelimeler de denizin içinde bir yerlerde geziniyordur. bak bunun da tasviri yok işte. itlik bende değil yani.

adı da hiç düşmemiş. adada kalmış.

kimse de ulaşamamış. ne zaman desem, dilim kendine fiyonk atarmış. yelkenler ki çoktan açılmış rüzgarı beklemiş. ben de o yelkenin çarşafında boğulmuş, doğulmuşum. cebimdeki taşlar da olmasa çoktan bir ölüymüşüm. nedeni nasılı beni kurt gibi yemiş bitirmiş. viskiye koyacak ikinci parti buz olmayınca da yatmış uyumuşum. ertesi sabah başka bir şehirde uyandım. kendimi tutunca da tutunmuş oldum, şimdilik de düşmedim.

kanadım da düşmüştü, onu da geri yerine koydum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder