klavyenin tuşlarına basmayı düşündüğümde dokunduğum her harfin uçurumdan aşağıya düşeceğini hayal ediyorum. yazmak bir kayıp olarak zihnime yerleşmiş. sanki bir sihir, bir zehir bulaşmış gibi, hiç açık vermeyen bir asalet gibi; yazışım.
belki översem üstüne daha çok düşerim. çünkü ben yazmadan kendimle konuşunca unutuyor ve düşündüğümü anlamıyorum. irdeleyişim bir su gibi akıyor zihnimden. halbuki bir kaç su düşünüyorum, kuruması zaman alır, beyin başka şeylere çok yoruluyor yazık, sabahı görmeden kuruyorlar.
düşünceyi bir yerden bir yere taşımak benim istediğim. bir yerden çıksın, bir yere gitsin, hafif dallanıp budaklansın. yeşersin elbet, isterse solsun. yeter ki olsun.
daha önceleri yazdığım insanlığımın çemberinden çıkmış olmam, yolu tekrar bulamayacağım manasına gelmiyor. "her gün yeni bir tarif" gibi basit olmalı insan. yemek çünkü, yemesi de yapması da insanı değiştiriyor.
gel gör ki kontrolden çıkmışsın. elinde ne var bilmiyorsun. kavramların kaybolmuş, değerlerin kuru toprağa dönmüş nemi bekler, yeni fikirlerin heyecanı kelimelerin dairesinden taşınmış, kadife donlu patlıcanlar oturup kendi başına patlıcan salatası yapamamış.
zira beynimin içindeki tasarımcı insancıklar saat on ikiden sonra çalışmaya programlı. yaratılışları öyle. öyle büyüdüler yetiştiler çünkü. şimdi ise tam ergenlik çağlarında tembellikten hızla kilo alıyorlar, bütün gün beynimin içinde tv izleyip, en ufak bir küfür ya da yakınma göstermeden sürekli kilo alıyorlar, syd barret gibi bekliyorlar. evet evet, sanırım aktif diyet zamanı. antin ve kuntin kardeşler restonlarından bir şeyler yiyerek zayıfladıktan sonra eforlu üretkenliğe dönebilirler. belki bir gün, ki çok isterim; sürekli slogan üretirler.
ref: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=14871927
http://www.youtube.com/watch?v=BLKiMbC6s2k
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=9656563
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder